Hareketli,
dayanıklı ve sağlıklı mağara adamları gibi olmak için 10 bin yıl önceye gidiyor
ve onlar gibi besleniyoruz.
Siz hiç
şişman mağara adamı gördünüz mü? Fred Çakmaktaş ve Barney Moloztaş’ları
saymazsak tabii.. O zamanlar cafe latte’lerin, hamburgerlerin ve patates
kızartmalarının olmadığı düşünülürse, onların sırrı avlanmak için saatlerce
koşmak ve yenilebilecek bitkiler toplamak için saatlerce dolaşmak, sadece taze
et ve bitki ile beslenmek olmalı… Bugünden itibaren atalarımız gibi beslenmeye
başlasak ne olur? Cevap basit: Daha fazla sağlıklı et, taze meyve-sebze yeriz,
tahıllardan, şekerden, tuzdan, baklagillerden ve süt ürünlerinden uzak dururuz.
Paleo Diyeti de işte tam bunu anlatıyor.
Adını
insanoğlunun tarih öncesi dönemi olan “paleolitik”ten alan Paleo Diyeti son
zamanlarda özellikle sporcular arasında oldukça popüler. Adından da
anlaşılacağı gibi bu programda 10 bin yıl önce son bulan Yontma Taş Devri
insanının mönüsünden bahsediyoruz. Paleolitik Diyet akımının kurucusu ve
kitabının yazarı Dr. Loren Cordain, bu beslenme biçiminin sağlığınızı en iyi
seviyeye çıkarmak, kalp damar hastalıkları riskini azaltmak ve kilo vermek için
en ideal sistem olduğu konusunda iddialı.
Paleo Diyetinin 7 önerisi
1. Yüksek protein
Batı beslenme
sistemlerinde proteinler günlük beslenmenin yüzde 15’ini oluşturuyor.
Avcı-toplayıcı dönemde ise bu rakamın yüzde 19-35 aralığında olduğu
düşünülüyor, modern çağın Paleo diyetinde et, deniz ürünleri ve diğer hayvansal
ürünler beslenmenin başlıca unsurlarını oluşturuyor.
2. Düşük karbonhidrat ve düşük
glisemik indeks
Bu beslenme
modelinde karbonhidrat kaynağı olarak nişasta içermeyen meyveler ve sebzeler
kullanılıyor ve günlük kalorinin yüzde 35-45’i bu gıdalardan sağlanıyor. Tamamı
düşük glisemik indeks değerine sahip olan bu gıdalar kan şekerinin yavaş
yükselip yavaş düşmesini sağlıyor, uzun süre tokluk hissettiriyor.
3. Yüksek lif alımı
Sağlıklı
beslenmede liflerin önemi kabul ediliyor ancak bu diyette bunun kaynağı olarak
tam tahıllar değil, nişasta içermeyen sebzeler kullanılıyor. Sebzeler, tam
tahıllardan sekiz kat, rafine edilmiş tahıllardan ise 31 kat daha fazla tahıl
içeriyor. Meyveler ise tam tahıllardan iki kat, rafine edilmiş tahıllardan yedi
kat daha fazla lif içeriğine sahip.
4. Omega 3 – Omega 6 dengesi
Bu sistem,
kolesterol seviyelerini ve kalp damar hastalığı riskini artıranın, kanser ve
diyabeti tetikleyenin günlük alınan yağ miktarıyla değil, hangi yağın
kullanıldığı ile ilgili olduğunu savunuyor. Buna göre trans yağları, çoklu
doymamış yağları ve Omega 6’yı beslenmenizden çıkarıyor ve tekli doymamış yağlara
ve Omega 3’e ağırlık veriyorsunuz.
5. Yüksek potasyum, düşük sodyum
İşlem
görmemiş taze gıdaların potasyum içerikleri sodyum içeriklerinden beş kat daha
yüksek. Taş devri insanlarının bedenlerinin bu orana adapte edilmiş olduğu
düşünülüyor. Potasyum başta kalp ve böbrekler olmak üzere tüm organların düzgün
çalışmasına fayda sağlıyor. Düşük potasyumun ise yüksek tansiyona, kalp
hastalıklarına ve kalp krizine neden olduğu biliniyor. Yüksek sodyum alımının
da aynı şekilde olumsuz etkileri bulunuyor. Günümüzde birçok insan potasyumun
iki katı sodyum tüketiyor.
6. Asit-alkali dengesi
Beslenme ile
vücutta oluşan asidi alkali hale getirmek gerekiyor. Sindirilen tüm yemekler
böbreklere asit veya alkali yükü bırakıyor. Et, balık, tahıllar, peynir,
bakliyatlar ve tuz asit; sebzeler ve meyveler ise alkali üretiyor. Hayat boyu
sürekli yüksek asit üretimi kemik ve kas kaybına neden oluyor, kan basıncını
yükseltiyor ve böbrek taşı riskini artırıyor. Ayrıca astımı tetikliyor.
7. Daha fazla vitamin, mineral,
antioksidan
Tam tahıllar
yeterli C, A ve B12 vitamini içermedikleri için doğal beslenen hayvanların
etleri, meyveler ve sebzelerin yerini tutmuyor. Tam tahıllarda bulunan bazı
mineraller ve B grubu vitaminler ise vücut tarafından yeterince emilemiyor.
Paleo Diyeti’nde vitamin, mineral alımı için doğru adresin et, sebze ve meyve
olduğu söyleniyor.