fenerbahçee

Kuruluş yılı: 1907

Kurulduğu Yer: Moda’da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.

1895 yılında Moda’da oturan İngilizlerin modern futbolu oynamaya başlamaları, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kurulmasının ilk adımları olacaktı.

Deniz öğrencisi Fuat Hüsnü Kayacan’ın, 1899 yılında Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu çayırda meşin yuvarlağa yaptığı vuruşlar sırasında arkadaşları Reşat Denyal, Mehmet Ali ile dile getirdikleri "Ah biz de bir futbol takımı kurup oynayabilsek" özlemi, Türk gençleri arasında Black Stockings FC kurulmasına sebep olmuştur. Fakat daha sonra, kulüp monarşi rejiminin engellenmesini önlemek amacıyla hemen dağıtılmıştır.

Bir kaç gencinde katılımıyla aynı isimler, 1902 senesinde bu kez Kadıköy Futbol Kulübü adı altında toplandılar. Ancak daha sert hafiye baskını bu girişimi de engellemiştir.

1907 yılının bir bahar gününde gene bir maç dönüşü Ziya, Ayetullah ve Necip evlerinde çay içerlerken sönmeyen ideallerini bir kez daha başarmaya yöneldiler. Monarşi rejimi artık gevşemiş ve bu girişim bu kez tutunmuş ve FENERBAHÇE FUTBOL KULÜBÜ bir daha kapatılmamak üzere kurulmuştur.

Fenerbahçe Futbol Kulübü’nün ilk yönetim kurulu şöyledir: Ziya Bey "Başkan", Ayetullah Bey "Genel Sekreter" ve Necip Bey de "Genel Kaptan ve Veznedar"dır.

Tabii kuruluş yılları kolay olmamış, zaman zaman futbolcu bulmakta zorlanılmış ve bir çok defa gemilerden ödünç futbolcu alarak ligdeki mücadelesini sürdürülmüştür. 1909 yılında kulübün adı Fenerbahçe Spor Kulübü olarak değişmiş, renkleri de sarı-beyazdan bugünkü rengi olan sarı-laciverede çevrilmiştir. 1909-1911 yılları Fenerbahçe’miz için çok zor geçmiş bir ara dağılma noktasına bile gelinmiş ancak Elkatipzade Mustafa adlı üye, kulübü kurtaran adam olmuştur. Lokali dahi olmayan kulübün takımları çok kötü durumdayken St. Joseph, Robert College ve Kadıköy Numune Mektebi’nden toplanılan genç futbolcularla, kulübün genç takımları kurulmuş, bir nevi alt yapısını oluşturulmuştur. Bu atılım, başarısız geçen 2 yılın ardından Fenerbahçe’ye hiç yenilmeden ilk şampiyonluğunu getirmiştir.

Bu şampiyonluk ise, Fenerbahçe’ye yaşama gücü aşılamış ve kulüp Altıyol ağzında 2 odalı bir lokale kavuşmuştur. Balkan Savaşı nedeni ile yapılmayan 1912-1913 lig maçlarından sonra üst üste ve yenilmeden kazanılan 2 şampiyonluk, Fenerbahçe camiasını oluşturmaya başlamıştır. Fenerbahçemiz aynı zamanda 1914 senesinde tertiplenen Genç takımlar şampiyonluğunu da kazanmış ve 10 yıl içinde en çok şampiyonluk kazanmış takım olma unvanını alarak İngilizler tarafından verilen tarihsel şilti de almaya hak kazanmıştır.

Kurucular: Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey, Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Hindli namıyla anılan Asaf Beşpınar Bey ve Enver Yetiker tarafından kurulmuştur.

İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen

Renkleri: Sarı Lacivert

Amblem: Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılabileceği endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte "sarı ve lacivert" ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; "FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece "milli renkler arasında doğan Fenerbahçe"nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.

Atatürk ve Fenerbahçe
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de Fenerbahçeli’ydi. Atatürk, 10 Ağustos 1928 günü, 3-3 berabere biten Gazi Kupası maçından sonra üçü Galatasaraylı ve ikisi Fenerbahçeli olan beş kişinin önünde aynen şunları söyledi: "Burada üçe üçüz... Çünkü ben de Fenerbahçeliyim!"

5 Haziran 1932’de Kulübümüzün Kuşdili’ndeki binası yanınca, ilk bağış yine Büyük Önderimiz’den geldi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kulübümüzü ziyareti sırasında, hatıra defterimize yazdığı satırlar şöyledir;
"Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafa mazhar-i takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmis ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim."

3.5.1918 - Ordu Kumandanı - Mustafa Kemal

9 AYRI OLAYLA DOĞRULANAN BİR GERÇEK:
Son dönemlerde yine spor çevrelerinde Atatürk’ün tuttuğu takımlar gündemde dolaşmaya başladı. Sanki dünyamızdan gidenlerden yeni haberler alınırmışcasına Türklerin Atasının zaman zaman taraf değiştirdiği izlenimleri bir çoğumuzu sadece güldürüyor.

Bazı basın yayın organlarında, örneğin değerli spor yazarı fanatik Beşiktaşlı Kazım Kanat’ın açıklamalarıyla büyük kurtarıcı Beşiktaşlı’ymış gibi gösteriliyor. Atamızın ölümünden 66 yıl sonra hangi takımı tuttuğu konusunda makaleler, hatta kitaplar yazılıyor. Adeta gaipten sesler geliyor. Ahiretin Sesi muhabirlerinin bildirdiği haberlere göre Büyük Atamız şimdi de BJK taraftarı. Jimnastik kulübümüzün bu konudaki son yoğun çalışması ise Vala Somalı tarafından Atatürk’ün mutlak Beşiktaşlı ilan edilmesi. Kesin bir gerçek ortada dururken Atatürk’ün hangi takıma sempati duyduğu, hangisine gönül verdiği konusu bilinçli olarak açılıyor, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Bu kişiler ya da çevreler güneşi balçıkla sıvamaya kalkıyorlar. Bu tip insanlara "kafa karıştırmaloji uzmanları" demek yerinde olacak. Çünkü onların işi ortalığı bulandırmak. Gerçekten de ortaya attıkları iddiaların kafaları karıştırmaktan öte hiçbir değeri yok.

Galatasaraylı’lara gelince onların yakın zamana dek, bu konuda pek sesleri çıkmıyordu. Sadece geçmiş yıllarda birkaç yerde Atatürk’ü şu kulübün bu kulübün taraftarı değil kulüpler üstü saymak gerek gibi bir görüş ileri sürdükleri görülmüştü. Son zamanlarda Fenerbahçeliliği tartışılmayan Atatürk Beşiktaşlılarca Beşiktaşlı ilan edilince, o denli uzun boylu değil demek istercesine, onlarda bu konuya daha sık girer oldular. Örneğin Galatasaray Kulübü’nün aylık resmi dergisinde birkaç kez Atatürk’ü konu eden, onu kulüpler üstü gösterme çabalarında olan makaleler yayınlayarak "Tarihi Bir Mektubu Gün Işığına Çıkarıyoruz" dediler...

"ATATÜRK’ÜN FUTBOL MERAKI" adı altında Galatasaray Müzesi Müdür Yardımcısı ve Araştırmacı Adnan Işık yine bu konuyu işliyor. "Türk basınında zaman zaman Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu tartışmaları yapılır. Herkes onu kendi tarafına çektiği için de bir sonuca varılmaz. Bu yazıda bizim gayemiz, konuya tarafsız bir gözle ve belgelerin ışığında yaklaşmaktır."

Bunları yazdıktan sonra, Ali Sami Yen’in 1914 yılında binbaşı rütbesindeki Mustafa Kemal’i Galatasaray’ın Rumenlerle yapacağı bir maça davet ettiğini bu davetin Atatürk’e geç ulaştığını ama yine de Mustafa Kemal’in kulüp müzesinde hala saklanan davete teşekkür niteliğindeki cevabı mektubunu da yayınlıyor. O mektupta Atatürk, "Davet mektubunuzu ancak dün sabah aldım. Fakat ben o gün doğrudan gidip maçı izledim." demektedir.


back to top